Osmanlıca » Türkçe |
Yukarı |
MEVT |
Ölüm. Âhirete göç. Dünyadan gitmek. * Mevt, mü'minler için dünya vazifelerinden ve imtihanından bir
paydostur.(Sual: Furkan-ı Hakîm'de $ gibi âyetlerde: "Mevt dahi, hayat gibi mahluktur, hem bir ni'mettir." diye
ifham ediliyor. Halbuki zâhiren mevt, inhilâldir, ademdir, tefessühtür, hayatın sönmesidir, hâdim-ül-lezzattır...
Nasıl mahluk ve ni'met olabilir?Elcevab: "Birinci Suâl"in cevabının âhirinde denildiği gibi, mevt, vazife-i
hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuddur, hayat-ı bâkıyeye bir dâvettir, bir
mebde'dir, bir hayat-ı bâkıyenin mukaddimesidir. Nasılki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdir iledir; öyle
de, dünyadan gitmesi de bir halk ve takdir ile, bir hikmet ve tedbir iledir. Çünki, en basit tabaka-i hayat olan
hayat-ı nebâtiyenin mevti, hayattan daha muntazam bir eser-i san'at olduğunu gösteriyor. Zira meyvelerin,
çekirdeklerin, tohumların mevti tefessüh ile, çürümek ve dağılmakla göründüğü halde, gayet muntazam bir
muamele-i kimyeviye ve mizanlı bir imtizâcat-ı unsuriye ve hikmetli bir teşekkülât-ı zerreviyeden ibaret olan bir
yoğurmaktır ki, bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sünbülün hayatiyle tezahür ediyor. Demek
çekirdeğin mevti, sünbülün mebde-i hayatıdır; belki ayn-ı hayatı hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi hayat
kadar mahluk ve muntazamdır.Hem zihayat meyvelerin yahut hayvanların mide-i insaniyede ölümleri, hayat-ı
insaniyeye çıkmalarına menşe' olduğundan; "o mevt, onların hayatından daha muntazam ve mahluk"
denilir.İşte en edna tabaka-i hayat olan hayat-ı nebatiyenin mevti; böyle mahluk, hikmetli ve intizamlı olsa,
tabaka-i hayatın en ulvisi olan hayat-ı insaniyenin başına gelen mevt, elbette yer altına girmiş bir çekirdeğin
hava âleminde bir ağaç olması gibi, yer altına giren bir insan da, âlem-i berzahta elbette bir hayat-ı bâkıye
sünbülü verecektir. M.)(Sizlere müjde! Mevt: İdam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil,
firâk-ı ebedî değil, adem değil, tesâdüf değil, fâilsiz bir in'idam değil; belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahim tarafından
bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediyye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde
doksandokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır. M.) |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
BA'DEL MEVT |
(Ba'de-l mevt) Ölümden sonra. |
|
BA'S-Ü BA'D-EL MEVT |
Öldükten sonra tekrar dirilmek, diriltmek. (Bak: Ahiret) |
|
ENDİŞE-İ MEVT |
Ölüm endişesi. Ölüm korkusu. |
|
GAŞYET-İ MEVT |
Koma hali. |
|
HABAİL-İ MEVT |
Ölümün sebepleri. |
|
MELEK-ÜL MEVT |
İnsanların ruhlarını kabzeden Azrâil. (A.S.) |
|
MEVT-ALUD |
f. Ölüm gibi. Ölümlü. Korkunç. Ölü gibi. |
|
MEVT-İ AHMER |
Kızıl ölüm. Kanlı ölüm. Öldürülmek. * Tas: Nefse karşı koymak. |
|
MEVT-İ EBYAZ |
Ani ölüm. * Açlık. |
|
MEVT-İ ESVED |
Boğazı sıkılmak veya suya atılmak suretiyle husule gelen ölüm. |
|
MEVT-İ HÂİL |
Korkunç ölüm. |
|
RABITA-İ MEVT |
Ölümünü düşünüp dünyanın fani olduğunu mülâhaza edip nefsin desiselerinden kurtulmak. |
|
SEKERAT-ÜL MEVT |
Ölüm halindeki kimsenin kendinden geçmesi, can çekişmesi hali. |
|
|
|