Osmanlıca » Türkçe  |
Yukarı  |
KALB |
Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek. * Gönül. * Herşeyin ortası. * Bir halden diğer bir hale çevirme.
Değiştirme. *İmanın mahalli. * Fuâd, sıkt-ül ilim, tâbut-ül ilim, beyt-ül hikmet, via-i ilim de denilir. (Dâima
değiştiği ve hareket halinde olduğu için kalb ismi verilmiştir.) Bir şeyi geri döndürmek ve çevirmek. * Yüreğe
vurmak veya dokunmak. Gönüle dokunmak. * Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. * Aks ve
tahvil.(Ehl-i tahkik indinde; çam kozalağı şeklindeki cismanî et parçasına taalluk eden letaif-i Rabbaniyedir.
Bütün kuvvetin mebdeidir. Dimağ ise; bütün hislerin mebdeidir.)(Kalb, imanın mahalli olduğu gibi, en evvel
Sâni'i arayan ve isteyen ve Sâni'in vücudunu delâili ile ilân eden, kalb ile vicdandır. Zira kalb, hayat
malzemesini düşünürken, en büyük bir acze mâruz kaldığını hisseder etmez, derhal bir nokta-i istinadı;
kezalik, emellerin tenmiyesi (nemâlandırmak) için bir çare ararken, derhal bir nokta-i istimdadı aramağa başlar.
Bu noktalar ise, iman ile elde edilebilir. Demek, kalbin sem' ve basara hakk-ı takaddümü vardır.Kalbden
maksad; sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak, bir latife-i Rabbaniyyedir ki, mazhar-ı
hissiyatı, vicdan; ma'kes-i efkârı, dimağdır. Binaenaleyh, o latife-i Rabbaniyyeyi tazammun eden o et
parçasına kalb tabirinden şöyle bir letafet çıkıyor ki; o latife-i Rabbaniyenin insanın maneviyatına yaptığı
hizmet, cism-i sanevberînin cesede yaptığı hizmet gibidir. Evet, nasıl ki bütün aktar-ı bedene mâ-ül hayatı
neşreden o cism-i sanevberî bir makine-i hayattır; ve maddî hayat onun işlemesi ile kaimdir. Sekteye uğradığı
zaman cesed de sukuta uğrar. Kezalik o latife-i Rabbaniye a'mâl ve ahvâl ve mâneviyatın hey'et-i
mecmuasını hakikî bir nur-u hayat ile canlandırır, ışıklandırır; nur-u imanın sönmesi ile mâhiyeti, meyyit-i gayr-i
müteharrik gibi bir heykelden ibaret kalır. İ.İ.) (Bak: Hiss-i sâdis) |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
AN-SAMİM-İL KALB |
Derûn ve kalbden, riyâdan âri ve hâli olarak. Kalbin samimiyyeti ile. |
|
AN-SAMİM-İL KALB |
Can ve yürekten, kalbden. |
|
BASİRET-İ KALB |
Gönül uyanıklığı. Kalb basireti. |
|
BAST FÎ MAKAM-İL-KALB |
Nefis makamında ricâ mesabesindedir. Lütuf ve rahmeti, kurb ve ünsü kabule işarettir. |
|
BÂTIN-I KALB |
Kalbin içi. Kalbdeki hisler.(Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mâna-yı harfiyle sev. Mâna-yı ismiyle sevme. "Ne
kadar güzel yapılmış" de. "Ne kadar güzeldir" deme. Ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine
meydan verme. Çünki: Bâtın-ı kalb, âyine-i Samed'dir ve O'na mahsustur. S.) |
|
DÂ-ÜL-KALB |
Tıb: Kalb hastalığı, yürek çarpması. |
|
DARABAN-I KALB |
Kalb çarpıntısı, kalbin vuruşu. |
|
EHL-İ KALB |
(Bak: Ehl-i dil) |
|
ESVED-ÜL-KALB |
(Bak: Süveydâ) |
|
HABBET-ÜL KALB |
(Bak: Süveydâ) |
|
HALECAN-I KALB |
Kalb çarpıntısı. |
|
HATIRAT-I KALB |
Kalbe gelen hatıralar ve mânâlar. |
|
HİCAB-I KALB |
Kalbin boşlukları arasındaki zarların her biri. |
|
HULUS-İ KALB |
Kalbden, gönülden, içten samimiyet. |
|
HUZUR-U KALB |
Kalb huzuru, gönül rahatlığı. |
|
İKSA-Yİ KALB |
Gönül sıkıntısı, iç darlığı. |
|
İNKA-YI KALB |
Kalb temizliği, gönül temizliği. |
|
İTMİNAN-I KALB |
Kalbden ve gönülden inanma. |
|
KALB-İ ÂHENİN |
Demir gibi metin ve sağlam olan kalb. |
|
KALB-İ HABİDE |
Uyumuş kalb. |
|
|
|