ADEM-İ KABUL |
İsbatı tasdik etmemek. Şek, hükümsüzlük. İman hükümlerini lâkaydlıkla karşılamak, nefy ve inkâr etmek,
kabul etmemek, göz kapamak gibi câhilâne bir hükümsüzlük. Bir terk, bir cehl-i mutlak. (Kabul etmemek
başkadır. İnkâr etmek başkadır. Adem-i kabul, bir lâkaydlıktır, bir göz kapamaktır ve câhilâne bir
hükümsüzlüktür. Bu surette, çok muhal şeyler onun içinde gizlenebilir. Onun aklı, onlarla uğraşmaz. Amma
inkâr ise: O adem-i kabul değil, belki o kabul-ü ademdir, bir hükümdür. Onun aklı, hareket etmeye
mecburdur. M.) (Bak: Kabul-i adem) |
|
AHZ U KABUL |
Alıp kabul etmek. |
|
GUŞ-İ KABUL-İ CAN |
Candan kabul ile dinlemek. |
|
HÜSN-Ü KABUL |
İyi karşılamak. Güzellikle kabul etmek. |
|
KABUL-İ ADEM |
Kalben ademi kabul etmektir. Hakkı inkâr etmek, hatalı bir hüküm ve itikattır. Hak mesleği kabul etmeyip indi
ve şahsi görüşünü ileri sürerek başka bir yolda gitmektir, bir iltizamdır. İmânın zıddına şahsi görüşüne tâbi
olmak, bâtılı kabul etmektir. |
|
NA-KABUL |
f. Kabiliyetsiz, istidatsız. |
|
TELAKKİ-İ Bİ-L-KABUL |
Kabul ile karşılamak, kabul etmek. |
|
ZANN-I KABUL-Ü CUMHUR |
Bir hükmün doğruluğunu ekseri müçtehidlerin ve ehl-i reylerin zann derecesinde, yani kuvvetli ihtimal ile
kabul etmeleri.(Ümmeti da'vetle teşri' edemez, fehmi şeriatten olur; lâkin şeriat olamaz. Müçtehid olabilir,
fakat müşerri' olamaz.İcma' ile cumhurdur, sikke-i şer'i görür. Bir fikre davet etmek zann-ı kabul-ü cumhur,
şart-ı evvel oluyor.Yoksa, davet bid'attır; reddedilir, ağzına tıkılır; onda daha çıkamaz... Lemeât) |
|
|