İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
line |
{laın}
- {N} çizgi, hiza, hat, sıra, halat, satır, dize, kuyruk, kablo, bilgi, yöntem, işkolu
- {V} çizmek, çizgi çizmek, kırıştırmak, astarlamak, kaplamak, doldurmak
|
|
|
line |
f. astarlamak. |
|
line |
i. 1. çizgi. 2. yol, hat. 3. ip, sicim. 4. satır; dize, mısra: There are fifty-four lines on this page. Bu sayfada elli dört satır var. a line of poetry bir şiir dizesi. 5. dizi, sıra; saf: a line of oaks bir sıra meşe. Stay in line! Sıradan çıkmayın! The worshipers were arrayed in lines. Müminler saf bağlamışlardı. 6. kuyruk, sıra: We stood in that line for hours. O kuyrukta saatlerce bekledik. 7. kısa mektup, pusula, not. 8. hiza. 9. k. dili iş, meslek. 10. (telefon, telgraf, tren, gemi v.b. için) hat. 11. olta. 12. seri, dizi. 13. belirli bir cins/marka mal. 14. çoğ., tiy. rol. 15. soy. 16. argo kandırıcı sözler, martaval, masal. 17. çoğ. ana hatlar. 18. ask. hat; saf: line of retreat ricat hattı. front line cephe hattı. line of communications ulaşım hattı.
f. 1. çizgilerle göstermek. 2. çizgi çekmek. 3. up dizmek, sıralamak. 4. up sıraya girmek. |
|
line |
i. çizgi, yol, hat; ip, sicim; iplik; çoğ. dizgin; ölçme ipi; olta ipi; satır, mısra; hudut hattı; seri, dizi; ekvator çizgisi; enlem veya boylam dairesi, mat. eni ve kalınlığı olmayan çizgi, geometrik çizgi; plan, desen, şekil; sıra; kısa mektup, pusula, not; hareket tarzı; fikir silsilesi; hiza; belirli bir cins veya marka mal; tiyatro rol, kısım; vapur şirketi; tarik, yol, hat; ask. savunma hattı, saf, sıra; den. saf halinde yanyana giden gemi kafilesinin meydana getirdigi hat; silsile, sıra; nesep, soy; saha, çığır; meslek, hizmet, meşguliyet; bir pusun on ikide birini teşkil eden ölçü çizgisi; argo kandırıcı sözler, ikna edici sözler. line engraving çizgilerle hakkedilmiş resim kalıbı; tire klişesi. lineofbattle ship eskiden savaş hattı gemisi. line of vision görüş hattı. line squall bora, fırtna. line up sıraya girmek; tarafını tutmak; sıralamak; kıyas etmek,karşılaştırmak. all along the line sıra boyunca bring into line sıraya getirmek. branch line şube hattı, kol: asıl işe ek olarak yapılan ikinci derecede iş. draw the line bir şeyi reddetmek, yapmamak. drawn up in line saf tutmuş. have a line on hakkında bilgi almak, bilgisi olmak. hold the line değişikliğe karşı olmak; telefonu kapatmamak. in line for kazanma ihtimali olan. in line with uygun; bir hizada. in my line kabiliyet veya faaliyet alanımda. main line ana hat, anayol; başlıca iş. on a line aynı hizada, bir sırada. on the line peşin (ödeme). out of line aynı fikirde olmayan; itaatsiz; uyuşmamış. read between the lines yazılı olanından fazlasını okumak, bir yazıdaki kapalı anlamı keşfetmek. the color line beyaz insanların diğer ırklarla aralarında gözettikleri fark. the line ekvator; ordu veya donanma. toe the line bir kanun veya kurala itaat etmek veya ettirmek. Whats your line? Ne işle uğraşıyorsunuz? |
|
line |
f. çizgilerle göstermek; altına veya üstüne çizgi çekmek; dizmek, bir sıraya koymak; çizgilerle doldurmak. line up sıraya girmek, sıra meydana getirmek. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
aclinic line |
|
|
agonic line |
|
|
assembly line |
|
|
bar line |
|
|
base line |
{'beıslaın}
- {N} kenar çizgisi, ölçü alınan çizgi
|
|
bearing line |
|
|
belt line |
{'belt,laın}
|
|
one-line business |
- {N} iş: tek yönlü iş, ticaret: tek bir ürün ticareti
|
|
The line is busy. |
- {PHR} meşgul: Bu hat meşgul.
|
|
chalk line |
- {N} tebeşirli iple çizilen çizgi
|
|
clothes-line |
{'kləʋzlaın}
|
|
color line |
|
|
contour line |
|
|
datum line |
{'deıtəmlaın}
- {N} esas alınan yükseklik
|
|
line of demarcation |
- {N} sınır, sınır çizgisi, yetki sınırı
|
|
diagonal line |
|
|
direct line |
|
|
domestic line |
|
|
sign on the dotted line |
- {N} imzayı basmak, tereddüd etmeden imzalamak
|
|
dotted line |
- {N} noktalı yer, imza yeri
|
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
air line |
1. A path through the air made easy for aërial navigation by steady winds. |
|
Line Art Resim |
Line Art Images |
|
Line(FM) |
Line(FM) |
|
Line-In Volume Level |
Line-In Volume Level |
|
bkz. Single In-line Memory Module |
SIMM |
|
|
|