İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
trace |
{treıs}
- {N} ipucu, iz, belirti, işaret, patika (orman), koşum kayışı
- {V} çizmek, tasarlamak, izlemek, izinden gitmek, kopya etmek, dayandırmak, dayanmak
|
|
|
trace |
i.
f. iz, eser, nişan: azıcık şey, zerre, az miktar: işaret: kalıntı: ormanda patika: hafif çizgi;
f. izlemek: izini araştırıp bulmak; ayrıntıları ile tanımlayarak aslını göstermek: çizmek: dikkatle çizmek veya yazmak: şeffaf kağıt üzerinden kopya etmek; oymak, hakketmek: geçmek. trace back aslını arayıp bulmak. trace out krokisini yapmak, planını çizmek. trace over şeffaf kağıt üzerinden kopya etmek. traces of pain ağrı belirtileri, hafif ağrılar. He traces his family back to the fifteenth century. Soyu on beşinci yuzyıla kadar uzanıyor. No trace remains. Hiç bir iz kalmadı. traceable
s. izlenebilir, izi bulunabilir. |
|
trace |
i. arabanın koşum kayışı; mak. hareket aktarmak için iki parçayı birleştirip işleten çubuk. kick over the traces gemi azıya almak. |
|
trace |
i. 1. iz, eser. 2. ufacık bir miktar.
f. 1. (bir şeyin) üzerine şeffaf bir kâğıt koyup kopyasını çıkarmak. 2. to bazı izleri/ipuçlarını takip ederek (birinin/bir şeyin) (nerede) olduğunu keşfetmek/saptamak; bazı ipuçlarını takip ederek (bir olayı) (belirli bir sebebe) bağlamak; bırakılan ipuçları (birini) (belirli bir yere) kadar götürmek: They traced him to Cairo. Bıraktığı ipuçları onları Kahire´ye kadar götürdü. They traced the Nile to its source. Nil´i izleyerek kaynağını buldular. 3. (bir olayın tarihini) (belirli bir süre boyunca) safha safha vermek: This book traces the history of the Ottoman sultanate from its beginning to 1566. Bu kitap Osmanlı saltanatının tarihini başlangıcından 1566´ya kadar safha safha veriyor. 4. to (silsileyi) (geçmişte belirli bir zamana kadar) saptamak; (bir ailenin silsilesi) (geçmişte belirli bir zamana kadar) uzanmak: They´ve been able to trace their family tree back to the Tanzimat era. Şecerelerini Tanzimat devrine kadar saptayabildiler. |
|
trace |
i. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
leave trace |
|
|
trace over |
- {V} kopya etmek, oymak, hakketmek
|
|
execution trace |
yürütüm izi |
|
execution trace |
yürütüm izi |
|
sink without a trace |
sırra kadem basmak. Her heart sank. Birdenbire umutsuzluğa düştü. |
|
Trace Dependents |
Etkilenenleri İzle |
|
trace down |
1. ipucu. iz. belirti. işaret. patika (orman). koşum kayışı. çizmek. tasarlamak. izlemek. izinden gitmek. kopya etmek. dayandırmak. dayanmak. |
|
Trace Edges |
Kenarlara İz Koy |
|
Trace Error |
Hata İzle |
|
trace file |
izleme kütüğü |
|
Trace File Name |
İzleme Dosyası Adı |
|
trace log |
izleme günlüğü |
|
trace of a matrix |
matrisin izi |
|
Trace Precedents |
Etkileyenleri İzle |
|
trace table |
izleme çizelgesi |
|
vanish without a trace |
sırra kadem basmak. |
|
sink without a trace |
* sırra kadem basmak. |
|
vanish without a trace |
* sırra kadem basmak. |
|
memory trace |
belleği gözden geçirme |
|
trace off strap pattern |
izleyici şerit dizini |
|
|
|