Türkçe » İngilizce |
Yukarı |
hayat |
,-tı 1. porch. 2. courtyard (of a house). 3.
prov. balcony. |
|
|
hayat |
,-tı life.
__ım my dear, my love, my darling.
__ adamı man of the world.
__ arkadaşı spouse.
__a atılmak to begin to make a living, begin to earn money.
__ın baharı the prime of life.
__ bilgisi a primary-school course in natural science and social studies.
__ını borçlu olmak /a/ to owe one´s life to.
__ına doymamak not to taste life to the full, not to experience all that life has to offer.
__ geçirmek to spend one´s life.
__ına girmek /ın/ to come into (one´s) life, become a part of (one´s) life.
__a gözlerini yummak/kapamak to die.
__ kadını prostitute, whore.
__ı kaymak slang to be ruined, lose everything.
__ını kazanmak to earn one´s living.
__a küsmek to be weary of life, be fed up with it all.
__ memat meselesi life-or-death matter, vitally important matter.
__ mücadelesi/kavgası the struggle to earn a living.
__ta olmak to be alive, be living.
__ pahalılığı high cost of living.
__ sigortası life insurance.
__ vermek /a/ 1. to enliven, liven up. 2. to give life to (something), bring (something) to life.
__ını yaşamak 1. to live as one´s heart desires. 2. to live the life of Riley. |
|
hayat |
hayat{ı}
* life. |
|
hayat |
hayat{ı}
* porch.
* courtyard (of a house).
halk dili
* balcony. |
|
hayat |
life |
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
azizlerin hayat öyküsü |
|
|
bilinenden ayrı bambaşka bir hayat sürmek |
- {V} double: lead a double life
|
|
bilinmeyen bir hayat sürmek |
- {V} obscure: live an obscure life
|
|
bohem hayat sürdürmek |
|
|
bohem hayat yaşayan |
|
|
bohem hayat yaşayan kimse |
|
|
bohem hayat yaşayan yazar |
|
|
gözlerden uzak bir hayat yaşamak |
- {V} obscure: live an obscure life
|
|
hayat adamı |
|
|
hayat ağacı |
|
|
hayat arkadaşı |
- {N} half: better half, yokemate, spouse, goodwife, partner, yokefellow
|
|
hayat belirtisi |
|
|
hayat boyu yapılan iş |
|
|
hayat bulmak |
|
|
hayat çizgisi |
|
|
hayat dolu |
- {A} full of life, alive, alive and kicking, lively, corky, vivid, animate, animated, daisy: as fresh as daisy, dewy, exuberant, fresh, genial, live, quick, sprightly, vital, vivacious
|
|
hayat felsefesi |
|
|
hayat kaynağı |
|
|
hayat kurtaran şey |
|
|
hayat kurtarıcı şey |
|
|
|
|