İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
bear |
{beər}
- {N} ayı, spekülatör, borsada büyük oynayarak fiyatları etkileyen kimse, kaba adam
- {V} katlanmak, taşımak, çekmek, üstlenmek, götürmek, gütmek (kin), duymak (sevgi), hazmetmek, doğurmak, getirmek, sineye çekmek, vermek, değmek, dönmek, sapmak, yönelmek, spekülasyon yapmak, borsa fiyatlarını düşürmek, dişini sıkmak
|
|
|
bear |
i. ayı. |
|
bear |
f. (bore/eski bare, borne) 1. taşımak; kaldırmak: It won´t bear your weight. Senin ağırlığını kaldırmaz. They have the right to bear arms. Silah taşıma hakkı var onların. 2. taşımak, üzerinde bulunmak: It bears Okan´s signature. Okan´ın imzasını taşıyor. He still bears the scars of that fight. O dövüşün yaralarını hâlâ taşıyor. 3. dayanmak, tahammül etmek, çekmek: She couldn´t bear any more. Daha fazlasına dayanamadı. 4. doğurmak. 5. (meyve) vermek. 6. (belirli bir yöne doğru) gitmek. 7. (belirli bir duygu) beslemek. 8. (belirli bir şekilde) davranmak. 9. (belirli bir şekilde) durmak/yürümek. 10. -e gelmek: This doesn´t bear repeating. Bu tekrarlamaya gelmez. It won´t bear close scrutiny. Yakından incelemeye gelmez. |
|
bear |
f. taşımak, kaldırmak; tahammül etmek, dayanmak; üstüne almak; lâyık olmak; etrafa yaymak; aklında tutmak; (meyva) vermek (ağaç) ; doğurmak. bear down çabalamak; sıkıstırmak. bear on alakası olmak. bear out desteklemek, teyit etmek. bear up dayanmak, cesareti elden bırakmamak bear with sablrlı olmak, sabırla tahammül etmek. bearable
s. dayanılabilir. bearably
z. dayanılabilir şekilde born
s. doğmuş. |
|
bear |
i. ayı; ayıya benzer hayvan: ant bear; hantal kimse, kaba kimse; tic. borsada fiyatlar düşecek ümidiyle ilerde alacağı tahvil ve senetleri evvelden satan kimse. the Bear Rusya. bearberry
i. ayı üzümü, (bot). Arctostaphylos uvaursi. bear garden hayvanat bahçesi; kargaşalık. bears-breech
i. ayı pençesi, (bot). Acanthus mollis. bears-ear i ayı kulağı, (bot). Primula auriculata. bearskin
i. ayı postu. brown bear boz ayı, zool. Ursus arctos. Great Bear Büyük Ayı . Little Bear Küçük Ayı. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
ant-bear |
{'æntbeər}
|
|
bear arms |
- {V} silâh taşımak, silâh altında olmak, asker olmak, askerlik yapmak
|
|
Great Bear |
- {NPR} Büyükayı [astr.], Büyükayı takımyıldızı [astr.], arabacı: Arabacı takımyıldızı [astr.]
|
|
Greater Bear |
- {NPR} Büyükayı takımyıldızı [astr.], arabacı: Arabacı takımyıldızı [astr.], Büyükayı [astr.]
|
|
I cannot bear him |
|
|
I cannot bear it |
- {PHR} buna dayanamam, buna katlanamam, buna tahammülüm yok
|
|
it does not bear thinking about |
|
|
it will bear in upon her |
- {PHR} kafasına dank edecek
|
|
I would like a teddy bear. |
- {PHR} ayı: Oyuncak ayı rica ediyorum.
|
|
Lesser Bear |
|
|
Little Bear |
|
|
not bear thinking about |
|
|
teddy bear |
{'tedı,beər}
|
|
bear against |
- {V} baskı yapmak, sıkıştırmak, bastırmak, karşı koymak
|
|
bear a hand |
- {V} yardım eli uzatmak, yardım etmek
|
|
bear a message |
|
|
bear a part in |
|
|
bear away |
- {V} taşımak, götürmek, sallanmak (gemi)
|
|
bear-baiting |
{'beər,beıtıŋ}
- {N} ayıya köpek saldırtma
|
|
bear comparison |
- {V} karşılaştırmaya değmek, mukayese götürmek, karşılaştırılır olmak
|
|
|
|