Osmanlıca » Türkçe |
Yukarı |
LEZZET |
(C.: Lezzât) Tad, çeşni. Hoş ve güzel olan şey.(Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezaizi terketmek evlâdır.
Çünki, âkıbetin ya saadettir, saadet ise şu fâni lezaizin terkiyle olur. Veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında
bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi? Dünyasının âkıbetini
küfür sâikasiyle adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezaiz evlâdır. Çünki, o lezaizin
zevaliyle vukua gelen hususi ve mukayyed ademlerden adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada
hissediliyor. Bu gibi lezzetler, o elemlere galebe edemez. M.N.) |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
LEZZET-İ İLM |
İlmin lezzeti. |
|
LEZZET-ŞİNAS |
f. Tad alan, lezzet alan. |
|
LEZZET-YÂB |
f. Lezzet bulan, tad bulan, lezzetlenen. |
|
ZEVAL-İ LEZZET |
Lezzetin bitmesi, lezzetin sona ermesi. |
|
|
|