Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
CADU |
f. Büyücü, cadı. * Hortlak, gulyabani. * Acuze, çirkin kocakarı. * Çok güzel söz. |
|
CADU-GER |
f. Büyücü, sihirbaz. |
|
CADU-SUHEN |
f. Sihirlercesine söz söyleyen.CA'F : Atmak, yere vurmak. |
|
FENN |
Hüner. Mârifet. * San'at. * Tecrübe. * İlim. * Nevi, sınıf, çeşit, tabaka. * Türlü. * Fizik, kimya, biyoloji,
matematik ilimlerinin umumi adı. * Tatbikat ve isbat ile meydana gelen ilim. * Birisini muamelede aldatmak. *
Fend. * Borçlunun ödeme zamanını uzatma. (Şuur-u insanî vasıtasıyla keşfolunan yüzer fenlerden herbir fen,
Hakem isminin, bir nevide bir cilvesini târif ediyor. Meselâ Tıb Fenninden sual olsa: "Bu kâinat nedir?"
Elbette diyecek ki: "Gayet muntazam ve mükemmel bir eczahâne-i kübradır. İçinde herbir ilaç güzelce ihzar
ve istif edilmiştir." Fenn-i Kimya'dan sorulsa: "Bu Küre-i Arz nedir?" Diyecek: "Gayet muntazam ve
mükemmel bir kimyahanedir." Fenn-i Makine diyecek: "Hiçbir kusuru olmıyan gayet mükemmel bir fabrikadır.
"Fenn-i Ziraat" diyecek: " Nihayet derecede mahsuldar, her nevi hububu vaktinde yetiştiren muntazam bir
tarladır ve mükemmel bir bahçedir." Fenn-i Ticaret diyecek: "Gayet muntazam bir sergi ve çok intizamlı bir
pazar ve malları çok san'atlı bir dükkândır." Fenn-i İâşe diyecek: "Gayet muntazam, bütün erzakın envâını
câmi bir ambardır." Fenn-i Rızık diyecek: "Yüzbinler leziz taamlar beraber, kemal-i intizam ile içinde pişirilen bir
matbah-ı Rabbâni ve kazan-ı Rahmânidir." Fenn-i Askeriye diyecek ki: "Arz bir ordugâhtır. Her bahar
mevsiminde yeni taht-ı silâha alınmış ve zemin yüzünde çadırları kurulmuş dörtyüz bin muhtelif milletler o
orduda bulunduğu halde, ayrı ayrı erzakları.. ayrı ayrı libasları, silâhları...ayrı ayrı tâlimatları, terhisatları; kemal-i
intizamla hiçbirini unutmıyarak ve şaşırmıyarak, birtek Kumandan-ı Azamın emriyle, kuvvetiyle, merhametiyle,
hazinesiyle gayet muntazam yapılıp, idare ediliyor." Ve Fenn-i Elektrik'ten sorulsa, elbette diyecek: "Bu
muhteşem saray-ı kâinatın damı, gayet intizamlı, mizanlı hadsiz elektrik lambalariyle tezyin edilmiştir. Fakat o
kadar harika bir intizam ve mizan iledir ki: Başta Güneş olarak, Küre-i Arz'dan bin defa büyük o semavî
lambalar, mütemadiyen yandıkları halde müvazenelerini bozmuyorlar, patlak vermiyorlar, yangın çıkarmıyorlar.
Sarfiyatları hadsiz olduğu halde, vâridatları ve gazyağları ve madde-i iştialleri nereden geliyor? Neden
tükenmiyor?. Neden yanmak müvazenesi bozulmuyor? Küçük bir lâmba dahi muntazam bakılmazsa, söner.
Kozmoğrafyaca Küre-i Arz'dan bir milyondan ziyade büyük ve bir milyon seneden ziyade yaşıyan Güneşi...
kömürsüz, yağsız yandıran; söndürmiyen Hakim-i Zülcelâlin hikmetine, kudretine bak. "Sübhanallah" de.
Güneşin müddet-i ömründe geçen dakikalarının âşirâtı adedince "Mâşâallah, Bârekallah, Lâ ilahe illa Hu"
söyle. Demek bu semavi lâmbalarda gayet harika bir intizam var. Ve onlara çok dikkatle bakılıyor. Güya o
pek büyük ve pek çok kitle-i nâriyelerin ve gayet çok kanâdil-i nuriyelerin buhar kazanı ise, harareti
tükenmez bir Cehennem'dir ki, onlara nursuz hararet veriyor. Ve o elektrik lâmbalarının makinesi ve merkezi
fabrikası, daimî bir Cennet'tir ki, onlara nur ve ışık veriyor. İsm-i Hakem ve Hakimin cilve-i âzamiyle, intizamla
yanmaları devam ediyor. Ve hâkezâ... Bunlara kıyasen yüzer fennin herbirisinin kat'i şehadetiyle, noksansız
bir intizam-ı ekmel içinde hadsiz hikmetler, maslahatlarla bu kâinat tezyin edilmiştir. Ve o harika ve ihâtalı
hikmetle, mecmu-u kâinata verdiği intizam ve hikmetleri, en küçük bir zihayat ve bir çekirdekte küçük bir
mikyasta dercetmiştir. Ve mâlum ve bedihidir ki; intizam ile gayeleri ve hikmetleri ve faideleri takip etmek;
ihtiyar ile, irade ile, kasd ile, meşiet ile olabilir; başka olamaz. İhtiyarsız, iradesiz, kasıdsız, şuursuz esbab ve
tabiatın işi olmadığı gibi, müdahaleleri dahi olamaz. Demek bu kâinatın bütün mevcudatındaki hadsiz
intizamat ve hikmetleriyle iktiza ettikleri ve gösterdikleri bir Fâil-i Muhtar'ı, bir Sâni-i Hakim'i bilmemek veya
inkâr etmek, ne kadar acib bir cehâlet ve divânelik olduğu târif edilmez. Evet, dünyada en ziyâde hayret
edilecek bir şey varsa, o da bu inkârdır. Çünki kâinatın mevcudâtındaki hadsiz intizâmât ve hikmetleriyle
vücud ve vahdetine şahidler bulunduğu halde, Onu görmemek, bilmemek, ne derece körlük ve cehalet
olduğunu, en kör cahil de anlar. Hattâ diyebilirim ki; ehl-i küfrün içinde, kâinatın vücudunu inkâr ettiklerinden
ahmak zannedilen Sofestâiler, en akıllılarıdır. Çünki; kâinatın vücudunu kabul etmekle Allah'a ve Hâlikına
inanmamak, kabil ve mümkün olmadığından, kâinatı inkâra başladılar... |
|
FENN-İ BEDİ' |
(Bak: İlm-i bedi') |
|
FENN-İ BEYAN |
(Bak: İlm-i beyan) |
|
FENN-İ HİKMET |
Felsefe bilgisi. (Bak: Hikmet) |
|
FENN-İ HİKMET-ÜL EŞYA |
Tabiat bilgisi. Eşyadaki intizam, mükemmellik ve insanlara olan faydaları ve onlardan faydalanmak hakkında
bilgi veren ilim kolu. |
|
FENN-İ İÂŞE |
İnsanlar ve hayvanların besleniş ve yaşayışları hakkında bilgi veren ilim dalı. |
|
FENN-İ İNŞA |
Yazı yazma san'atı. (Bak: İnşa) |
|
FENN-İ KIRAAT |
Okuma bilgisi. Okumanın çeşitli usûllerini öğreten ilim dalı. (Bak: Kıraat) |
|
FENN-İ KİMYA |
Kimya ilmi. |
|
FENN-İ KİTABET |
Çeşitli yazı usûl ve şekillerini öğreten ilim. |
|
FENN-İ MAKİNA |
Çeşitli makineler ve onların kısımlarının işleyişleri hakkında bilgi veren ilimler. Mihanikiyet. |
|
FENN-İ MEÂNÎ |
Güzel söz söylemeyi ve güzel yazmayı öğreten, edebiyatın bir şubesi. |
|
FENN-İ MENAFİ-ÜL A'ZA |
Bedendeki âzâların, uzuvların faydalarını anlatan ilim. (Bak: Anatomi) |
|
FENN-İ MÜNAZARA |
İleri sürülen delilleri ve fikirleri tetkik ederek fikirlerin münasebet ve adem-i münasebetini göstererek cevap
vermek san'atı. |
|
FENN-İ SARF |
Gramer. Sarf bilgisi. (Bak: Sarf) |
|
FENN-İ TABAKAT-ÜL ARZ |
Jeoloji ilmi. |
|
FENN-İ TEŞRİH |
tıb: Bir cesedin, canlı vücudunun iç yapısını öğrenme bilgisi. (Anatomi) |
|
|
|