İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
order |
{'ɔ:rdər}
- {N} düzen, tertip, asayiş, sıra, dizi, tabaka, usul, yöntem, çalışır durum, emir, buyruk, ödeme emri, sipariş, basamak, hane, sınıf, rütbe, nişan, mezhep, tarikat, paso
- {V} emir vermek, emretmek, buyurmak, söylemek, tavsiye etmek (doktor), sipariş vermek, ısmarlamak, düzenlemek, sıraya koymak
|
|
|
order |
f. emir vermek, emretmek, buyurmak; ısmarlamak, sipariş etmek; düzenlemek, sıraya koymak, tertip etmek. order around emir yağdırmak.order up getir- mesini emretmek. |
|
order |
i. düzen, nizam, sıra: dizi; usul, yol, kural; emir, yönerme, buyrultu; ısmarlama, sipariş; havale; tarikat, mezhep fırkası; şeref rütbesi; cins, çeşit; mimari tarz; biyol. takım, silsile. order of business gündem. order of knighthood şövalye örgütü; şeref rütbesi. order of the day gündem, günlük emir. in applepie order çok düzenli bir şekilde, her şey yerinde. at ones orders emre hazır. by order emre göre, emir gereğince. call to order usule göre açmak (toplantı). Doric order mim. Dorik tarzı. holy orders papazlar sınıfı; papazlık rütbeleri. in alphabetical order alfabe sırası ile. in order düzenli; sıra ile; yolunda, usule göre. in order that he may see görsün diye. in order to see görmek için. in short order çabuk. keep order disiplini korumak. monastic order manastır tarikatı. money order para havalesi. on the order of kabilinde, tarzında. out of order bozuk; düzensiz; usule aykırı; uygunsuz. rush order acele sipariş. sealed orders ask. vakti gelince açılıp okunacak mühürlü emirname. standing orders geçerliği devam eden emirler. take an order birinden emir almak; birinden sipariş almak. till fur ther orders başka emir gelinceye kadar. to order siparişe göre, ısmarlama. working order çalışma düzeni. in good working order iyi işler durumda. |
|
order |
i. 1. düzen, tertip. 2. sıra, dizi. 3. yöntem, usul. 4. emir, buyruk. 5. ısmarlama, sipariş. 6. tarikat. 7. şeref rütbesi. 8. cins, çeşit, tür. 9. mimari üslup. 10. biyol. takım.
f. 1. emretmek, emir vermek: Who ordered you to shoot that cat? O kediyi vurmanı kim emretti? 2. ısmarlamak, sipariş etmek: The tea that I ordered still hasn´t come. Ismarladığım çay hâlâ gelmedi. That company ordered one thousand pairs of snakeskin boots from South Africa. O firma Güney Afrika´dan bin çift yılan derisi çizme sipariş etti. 3. düzenlemek, sıraya koymak, tertip etmek: We have ordered the words alphabetically. Sözcükleri alfabetik sıraya göre dizdik. |
|
order |
sıralamak |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
affiliation order |
- {N} evlilik dışı çocuğun giderlerini babasından isteme
|
|
in alphabetic order |
|
|
in apple-pie order |
- {ID} çok düzenli, yerli yerinde
|
|
apple-pie order |
- {ID} düzenli olma, yerli yerinde olma
|
|
order of attachment |
|
|
banker's order |
|
|
Order of the Bath |
- {NPR} İngiliz yüksek şövalye örgütü
|
|
battle order |
{'bætəl,ɔ:rdər}
- {N} savaş düzeni, savaş emri
|
|
cease and desist order |
- {N} haksız uygulamayı durdurma emri (hukuk)
|
|
chronological order |
|
|
committal order |
|
|
cooked to order |
|
|
court order |
- {N} mahkeme emri, mahkeme kararı
|
|
Doric order |
- {N} tarz: Eski ve Basit Yunan mimari tarzı
|
|
I want to order some drinks. |
- {PHR} içki: İçecek bir şeyler sipariş etmek istiyorum.
|
|
I want to order something to eat. |
- {PHR} yiyecek: Yiyecek bir şeyler sipariş etmek istiyorum.
|
|
eviction order |
|
|
Order of the Garter |
- {NPR} İngiltere: İngiltere'de en yüksek şövalyelik nişanı, dizbağı: Dizbağı nişanı
|
|
international money order |
|
|
keep in order |
|
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
marching order |
1. equipage for marching; "the company was dressed in full marching order". |
|
|
|