İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
miserable |
{'mızərəbəl}
- {A} sefil, perişan, zavallı, acınacak halde, berbat
|
|
|
miserable |
s. 1. çok kötü, berbat; çok mutsuz, insanı mutsuz eden, insanın keyfini kaçıran: I feel miserable. Kendimi çok kötü hissediyorum. What a miserable winter that was! O kış herkesi perişan etti. The weather is miserable. Hava berbat. Sahir turned into a miserable old man. Sahir huysuz ve mutsuz bir ihtiyar oldu. What a miserable life this is! Ne çekilmez bir hayat bu böyle! You´ll die miserable. Büyük bir mutsuzluk içinde öleceksin. 2. aşağılık, çok kötü, alçakça (davranış). 3. cüzi, çok az (bir miktar). 4. sefil; sefalet çeken; sefalet kokan. |
|
miserable |
s. sefil, pek fakir; dertli, bedbaht, perişan; mutsuz; acınacak halde; zavallı; k.dili hasta; sefalet getiren; süfli, aşağılık, pek kötü; utanmaz. miserably
z. pek fena. |
|
miserable |
mis.er.a.ble
mîz'ırıbıl
Sıfat
* çok kötü, berbat; çok mutsuz, insanı mutsuz eden, insanın keyfini kaçıran:
I feel miserable.
Kendimi çok kötü hissediyorum.
What a miserable winter that was!
O kış herkesi perişan etti.
The weather is miserable.
Hava berbat.
Sahir turned into a miserable old man.
Sahir huysuz ve mutsuz bir ihtiyar oldu.
What a miserable life this is!
Ne çekilmez bir hayat bu böyle!
You'll die miserable.
Büyük bir mutsuzluk içinde öleceksin.
* aşağılık, çok kötü, alçakça (davranış).
* cüzi, çok az (bir miktar).
* sefil; sefalet çeken; sefalet kokan. |
|
miserable |
sefil, pek fakir; dertli, bedbaht, perişan; mutsuz |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
drag out a miserable existence |
|
|
feel miserable |
- {V} berbat hissetmek, perişan hissetmek
|
|
make life miserable for |
(birine) çok çektirmek, (birinin) ensesinde boza pişirmek. |
|
make life miserable for |
* (birine) çok çektirmek, (birinin) ensesinde boza pişirmek. |
|
drag out a miserable existence |
sürünerek yaşamak |
|
feel miserable |
berbat hissetmek, perişan hissetmek |
|
|
|