Osmanlıca » Türkçe |
Yukarı |
HİMMET |
Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi
gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. *
Tabiî şevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım. (Bak: Mahiyet)Himmet kelimesinin çok geçtiği bir ders:(S -
Zindan-ı atalete düştüğümüzün sebebi nedir?C - Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte
himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedid olan ye's rast gelir.
Kuvve-i maneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı $ kılıcını istimal ediniz. Sonra müzahametsiz olan hakkın
hizmetinin yerini zapt eden meylüttefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından
düşürttürür. Siz $ hakikatını o düşmana gönderiniz. Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla
müşevveş eden aculiyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz $ yu siper ediniz. Sonra da, medeni-i bittab'
olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramağa mükellef olan insanın
âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar. Siz de: $ olan mücahid-i âli-himmeti
mübarezesine çıkarınız. Sonra başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de:
$ olan hısn-ı hasîni himmete melce' ediniz. Sonra da acz ve nefsin itimadsızlığından neş'et eden ve işi
birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur. Size de: $ olan hakikat-ı
şâhikayı üzerine çıkarınız. Tâ o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin. Sonra Allah'ın vazifesine
müdahale eden dinsiz düşman gelir. Himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder. Siz de: $ olan kâr-âşinâ ve
vazife-şinas olan hakikatı gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin. Sonra umum meşakkatin anası ve umum
rezaletin yuvası olan meylürrahat geliyor. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar. Siz de: $ olan mücahid-i
âli-cenabı, o cellâd-ı sehhara gönderiniz. Evet size meşakkatta büyük rahat var. Zira fıtratı müteheyyiç olan
insanın rahatı yalnız sa'y ve cidaldedir.)(Münazarat) (Velilerin himmetleri, imdatları, manevî fiilleriyle feyiz
vermeleri, hâlî veya fiilî bir duadır. Hâdî, Mugîs, Muîn ancak Allah'dır. Fakat insanda öyle bir lâtife, öyle bir
hâlet vardır ki, o lâtife lisaniyle her ne sual edilirse velev ki fâsık da olsun Cenab-ı Hak o lâtifeye hürmeten o
matlubu yerine getirir. O lâtife pek uzaktan bana göründü ise de teşhis edemedim. M.N.) |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
AB-YÂRÎ-İ HİMMET |
Korumak için yapılan yardım, himmet yardımı. |
|
ÂLİ-HİMMET |
Himmeti yüksek. Gayreti çok. |
|
BÜLEND-HİMMET |
f. İyi çalışır. |
|
DUN-HİMMET |
Gayretsizlik, himmetsizlik. (Bak: Himmet.) |
|
ŞEDD-İ NİTAK-I HİMMET |
Himmet kuşağını kuşanma. İşe ciddi, gayretle sarılma. |
|
ULÜVV-Ü HİMMET |
Yüksek himmetlilik, gayret ve himmeti çok olmak. (Bak: Himmet) |
|
|
|