BÂB-I HİKMET |
Cenab-ı Hakk'ın herşeyi hikmetli ve maslahatlı yaratması bahsi. |
|
DÂR-ÜL HİKMET |
Hikmet yeri. Hikmetlerin hükmettiği, hikmet beşiği dünya. * Osmanlı devrinde Şeyh-ül İslâmlık makamının bir
ismi. |
|
DESATİR-İ HİKMET |
Hikmet düsturları. Hikmet ve maslahatın iktiza ettirdiği kaideler. |
|
EHL-İ HİKMET |
Hikmet ehli, hikmet bilen. |
|
FENN-İ HİKMET |
Felsefe bilgisi. (Bak: Hikmet) |
|
FENN-İ HİKMET-ÜL EŞYA |
Tabiat bilgisi. Eşyadaki intizam, mükemmellik ve insanlara olan faydaları ve onlardan faydalanmak hakkında
bilgi veren ilim kolu. |
|
HİKMET |
İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. Hakîmlik. Eşyanın ahvâlinden, hârici ve
bâtini keyfiyetlerinden bahseden ilim. (Buna İlm-i Hikmet deniyor) * Herkesin bilmediği gizli sebeb. Kâinattaki
ve yaradılıştaki İlâhî gaye. * Ahlâka ve hakikata faydalı kısa söz. * Sır. * Bilinmeyen nokta. İlim, adâlet ve
hilimin birleşmesinden doğan değerli sıfat. * Kuvve-i akliyenin vasat mertebesidir. Hakkı hak bilip imtisal
etmek, batılı batıl bilip içtinab etmektir. * Allah'a itaat, fıkıh ve sâlih amel. * Akıl, söz ve hareketteki uygunluk.
* Hak emre uymak. * Allah'ın yarattıklarında tefekkür. (Bak: Felsefe) |
|
HİKMET-AMİZ |
f. Hikmetli, hikmetle karışık, hikmeti içine alan. |
|
HİKMET-AMUZ |
f. Hikmetli. * Hikmet öğreten. |
|
HİKMET-ENDUZ |
Hikmet kazanan. |
|
HİKMET-FEŞAN |
f. Hikmet neşreden, hikmet yayan. |
|
HİKMET-FÜRUŞ |
f. Hikmet bildiğini iddia eden, hikmet satan. |
|
HİKMET-İ AMELİYE |
Pratik bilgi. |
|
HİKMET-İ ÂMME |
Her şeyin alakâlı olduğu İlâhî gaye. Her şeyi kanun ve nizamına itaat ettiren umumi faydalar. Yaratılıştaki,
kâinattaki umumi ve ilâhi gaye. |
|
HİKMET-İ ATİKA |
Eski hikmet. |
|
HİKMET-İ BEDAYİ' |
f. Güzel sanat bilgisi. Güzel san'at sevme (estetik). |
|
HİKMET-İ EFGAN |
f. Ağlayıp sızlamanın hikmeti. Feryadın, inleyişin gizli sebebi. |
|
HİKMET-İ İLÂHİYE |
Allah'ın hikmeti. Mahlûkatın yaratılışında Allah'ın gayeleri. |
|
HİKMET-İ KUR'ANİYE |
Kur'an'a mahsus hikmet. (Amma Hikmet-i Kur'âniye ise; nokta-i istinadı, kuvvete bedel hakkı kabul eder.
Gâyede menfaate bedel fazilet ve rızâ-yı İlâhîyi kabul eder. Hayatta düstur-u cidal yerine düstur-u teâvünü
esas tutar. Cemaatlerin râbıtalarında; unsuriyet, milliyet yerine râbıta-i dinî ve sınıfî, ve vatanî kabul eder.
Gayâtı, hevesât-ı nefsâniyenin tecavüzatına sed çekip ruhu maâliyata teşvik ve hissiyat-ı ulviyyesini tatmin
eder ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk edip insan eder... Hakkın şe'ni, ittifaktır. Faziletin şe'ni, tesanüddür.
Düstur-u teâvünün şe'ni, birbirinin imdadına yetişmektir. Dinin şe'ni, uhuvvettir, incizabdır. Nefsi gemlemekle
bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe'ni saadet-i dâreyndir. S.) |
|
HİKMET-İ MADDE |
İşin hikmeti. |
|