• sözlük
  • dictionary
  • wörterbuch
  • çeviri
Genel Arama
Çeviri
Eski Arayüz
Web Arama
KELİME
     

Google Translate
KELİME
     
Dil Seçimi
»
|

Osmanlıca » Türkçe Yukarı
BELÂ-ENDER-BELÂ f. Belâ üstüne belâ. Zahmet içinde zahmet.

Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
ATA ENDER ATA Lütuf içinde lütuf, ihsan üzerine ihsan.
BELA Evet. (Nefiyden sonra isbat için söylenir.) Meselâ: Kur'ân-ı Kerim'de mezkûr; Cenab-ı Hakkın ruhlara karşı, "Ben Azîmüşşan sizin rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda, ruhlar $ Yâni: "Evet sen bizim Rabbimizsin" dediler. (Bak: Bezm-i Elest) * Farsçada "Belî" diye söylenir.
BELÂ (c.: Belâyâ) Afet. Sıkıntı. Tasa, kaygı. Musibet. Mücazat. İmtihan. Dâhiye. * Yaramaz nesne. (Bak: Sadaka)(Ey insan! Mâdem canavar sûretinde bir hayvan, insanların hânesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor; öyle ise, mahlukatın en mükerremi olan insan; ve insanların en mükemmeli olan ehl-i iman; ve ehl-i imanın en ziyade hürmet ve merhamete şâyan aceze, alil ihtiyareler; ve alil ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyâde lâyık ve müstahak bulunan akrabalar; ve akrabaların içinde dahi en hakiki dost ve en sadık muhib olan peder ve valide, ihtiyarlık hâlinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasıta-i rahmet ve $ sırriyle yâni: "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti." ne derece sebeb-i def'-i musibet olduklarını sen kıyas eyle. M.)
BELÂ-CÛ Belâ arayan. Belâsını istiyen.
BELÂ-DİDE f. Belâ görmüş, belâya çatmış.
BELÂ-YI NÂGÂH Ansızın gelen musibet. Habersiz gelen belâ.
BELÂ-YI SİYÂH Kara belâ. * Mc: Acı olan olaylar, kötü hâdiseler.
BELA-ZEDE f. Belaya uğramış, başına musibet gelmiş olan.
CEFA ENDER CEFA Cefa içinde cefa. Azab içinde azab veya ayrılık.
DÂDER-ENDER f. Üvey kardeş.
DÂM-I BELÂ Bela tuzağı.
DUHT-ENDER f. Üvey kız. * Eskiden kadın esirlerinin bir cinsi.
ENDER (Nâdir. den) Çok az, pek az bulunan, daha nâdir. * (C.: Enâdir) Harman yeri.
ENDER (Zarfiyet edatıdır) f. İçinde. Derununda. Dahilinde.
HAM-ENDER-HAM f. Kıvrım kıvrım, büklüm büklüm.
HATA ENDER HATA Kusur içinde kusur. Hatâ içinde hata.
KALÛ BELÂ Cenab-ı Hak ruhları yaratıp, onlara Rabbiniz değil miyim, meâlinde: "Elestü Bi-Rabbiküm" buyurduğunda, ruhlar: "Evet Rabbimizsin" meâlindeki Kalu Belâ diye cevap verdiklerini bildiren Kur'andaki bir tâbirdir. (Bak: Bezm-i elest)
PEY-ENDER-PEY f. Ardısıra, arka arkaya, durmadan. Azar azar.