while |
{waıl}
- {ADV} iken
- {CONJ} iken, olduğu halde, irken: -irken, sırasında, karşın, rağmen, oysa, halbuki
- {N} zaman, vakit, süre
|
|
|
while |
i.
f. vakit, zaman, süre, müddet; kısa süre;
f. away( ile) (vakit) geçirmek. between whiles zaman zaman, bazen, ara sıra. be worth while zahmetine değmek, the while o esnada, aynı zamanda. |
|
while |
i. müddet, süre: She listened to them for a while, but then she got bored. Onları bir müddet dinledi, fakat sonra sıkılmaya başladı. You´ve been away quite a while. Epey zamandır burada yoktun. He left just a little while ago. Ancak biraz evvel çıktı.
f. |
|
while |
bağ. 1. iken, -ken: While he was in Antalya, Hülya stayed with her mother. O Antalya´dayken Hülya annesinde kaldı. Every morning while running in the park I see one particular deer. Her sabah parkta koşarken bir geyiği görüyorum. 2. iken, -ken, -diği halde, -mekle birlikte; oysa: While what you say is true of Güven, it´s not true of Kerem. Dedikleriniz Güven için geçerli olmakla birlikte Kerem için geçerli değil. She´s a blonde, while her sister´s a brunette. O sarışın, oysa kız kardeşi esmer. |
|
WHILE |
KOŞUL |
|
|