Osmanlıca » Türkçe  |
Yukarı  |
TEVECCÜH |
Bir şeye doğru yönelme, bir tarafa dönme. Çevrilme. * Mânen üzerine düşme. * Ait olmak. * Hoşlanmak. *
Sevgi, alâka. |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
HÜSN-Ü TEVECCÜH |
Sevgi ile karışık medih ve takdir. İyi karşılanmak ve alâka görmek. |
|
TEVECCÜH-Ü NÂS |
İnsanların, bir kimseyi beğenip, ona teveccüh etmeleri ve medh ü senâ etmeleri.(Teveccüh-ü nâs istenilmez;
belki verilir. Verilse de onunla hoşlanılmaz. Hoşlansa ihlâsı kaybeder, riyaya girer. Şan ü şeref arzusiyle
teveccüh-ü nâs ise; ücret ve mükâfat değil, belki ihlâssızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır. Evet,
amel-i salihin hayatı olan ihlâsın zararına teveccüh-ü nâs ve şân ü şeref, kabir kapısına kadar muvakkat olan
bir lezzet-i cüz'iyeye mukabil, kabrin öbür tarafında azâb-ı kabir gibi nâhoş bir şekil aldığından; teveccüh-ü
nâsı arzu etmek değil, belki ondan ürkmek ve kaçmak lâzımdır. Şöhretperestlerin ve şan ü şeref peşinde
koşanların kulakları çınlasın. L.) |
|
|
|