Türkçe » İngilizce |
Yukarı |
üzere |
- {ADV} verge: on the verge of
- {PREP} about to, brink: on the brink of
|
|
|
üzere |
1. on the point of, just about to: Âdem gitmek üzereyken when Âdem was just about to go. 2. to, for the purpose of: Antalya´ya gitmek üzere yola çıktı. He set out for Antalya. İstanbul´a inmek üzere vapura bindi. She boarded the steamer to go down to Istanbul. 3. on condition that, on the understanding that: Pazartesiye kadar geri vermek üzere sana yirmi bin lira veririm. I´ll loan you twenty thousand liras on condition that you pay it back by Monday. 4. being: Bu bahçede çoğu portakal olmak üzere elli ağacım var. I have fifty trees in this grove, most of them oranges. 5. as, just as: Meltem´in dediği üzere Tunç geç kaldı. Tunç was late, as Meltem had said he would be. 6. in accordance with: âdeti üzere in accordance with his custom. |
|
üzere |
* on the point of, just about to:
Âdem gitmek üzereyken
when Âdem was just about to go.
* to, for the purpose of:
Antalya'ya gitmek üzere yola çıktı.
He set out for Antalya.
İstanbul'a inmek üzere vapura bindi.
She boarded the steamer to go down to Istanbul.
* on condition that, on the understanding that:
Pazartesiye kadar geri vermek üzere sana elli bin lira veririm.
I'll loan you fifty thousand liras on condition that you pay it back by Monday.
* being:
Bu bahçede çoğu portakal olmak üzere kırk ağacım var.
I have forty trees in this grove, most of them oranges.
* as, just as:
Meltem'in dediği üzere Tunç geç kaldı.
Tunç was late, as Meltem had said he would be.
* in accordance with:
âdeti üzere
in accordance with his custom. |
|
üzere |
about to |
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
ağlamak üzere |
- {ADV} verge: on the verge of tears
|
|
bir çok yere gönderilmek üzere yazılmış |
|
|
bitmek üzere |
- {ADV} pipe line: in the pipe line
|
|
bitmek üzere olmak |
|
|
bozulmak üzere |
|
|
çıkarılmak üzere |
|
|
doğurmak üzere olan |
|
|
emekli olmak üzere olan yönetici |
|
|
evde yapılmak üzere verilen iş |
|
|
geri dönmemek üzere |
|
|
gitmek üzere |
- {A} bound
- {ADV} wing: on the wing
|
|
gitmek üzere ayrılmak |
- {ID} track: make tracks for
|
|
Daha sonra görüşmek üzere. |
- {PHR} see: See you later.
|
|
Görüşmek üzere. |
|
|
Yarın görüşmek üzere. |
- {PHR} see: See you tomorrow.
|
|
iflas etmek üzere şirket |
|
|
kusmak üzere |
|
|
-mek üzere |
|
|
meydana gelmek üzere olan |
|
|
olmak üzere |
|
|
|
|