• sözlük
  • dictionary
  • wörterbuch
  • çeviri
Genel Arama
Çeviri
Eski Arayüz
Web Arama
KELİME
     

Google Translate
KELİME
     
Dil Seçimi
»
|

İngilizce » Türkçe Yukarı
when Dinle! {wen}
  • {PRON} ne zaman, ne zamandan kalma
  • {ADV} dığı: -dığı zaman, ne zaman, iken
  • {CONJ} ne zaman, iken, gerektiğinde, dığı: -dığı sırada, dığında: -dığında
  • {N} zaman, vakit
when z. ne zaman: When will they return? Ne zaman dönecekler?

bağ.
1. -diğinde; -diği zaman; -ince; -diği (gün, saat v.b.): You have to get up when the bugle blows. Boru çaldığında kalkman lazım. Start when you please. İstediğin zaman başla. When Faruk arrived she was still dressing. Faruk vardığında hâlâ giyiniyordu. You shouldn´t be thinking of such things when you´re about to kick the bucket. İnsan nalları dikeceği zaman böyle şeyleri düşünmemeli. There were times when he felt like killing her. Onu öldüresi geldiği zamanlar olurdu. We´ll hit the road when the sun goes down. Güneş batınca yola çıkarız. I wonder when she´ll come. Ne zaman gelecek acaba? May´s when the roses are at their best. Mayıs ayı tam gül zamanıdır.
2. -diği zaman, iken, -ken: When prince regent he ruled the country well. Naip prensken ülkeyi iyi yönetti. We saw them when we were in Venice. Venedik´teyken onları gördük.
3. -diğine göre: How can he buy a yacht when all he makes is four hundred million liras a month? Ayda sadece dört yüz milyon lira kazandığına göre nasıl yat alabilir?
4. (-mesi gerektiği) halde, iken, -ken: When he should have gotten at least five hundred million, he only got two hundred million. En az beş yüz milyon lira alması gerekirken sadece iki yüz milyon aldı.
5. (-mesi mümkün olduğu) halde, iken, -ken: She paid, when she could have gone in free. İçeri bedava girebileceği halde para ödedi. zam. ne zaman: Don´t ask me when! Bana zamanını sorma! I don´t know when. Ne zaman olacağını bilmiyorum.
when z.

i.(bağlaç) ne zaman, ne vakit;

i. vakit, zaman; (bağlaç) ta ki,-e kadar; olur olmaz; halde, sırasında; iken; göz önüne alarak. when he comes geleceği zaman, o gelince, geldiğinde. When shall I come? Ne zaman geleyim? Come when you please Ne zaman istersen gel. He walks when he could ride Araba ile gidebileceği halde yayan gider. Ill come when Im finished. işim bitince gelirim. Say when. Pes de! Kâfi gelince söyle. I knew him when. Eskiden beri onu tanırım. since when o zamandan beri, ne zamandan beri. until when o zamana kadar, ne zamana kadar. whenever, whensoever

z. (bağlaç) her ne zaman.
when when hwen Zarf * ne zaman: When will they return? Ne zaman dönecekler? conjunction * - diğinde; -diği zaman; -ince; -diği (gün, saat v.b.): You have to get up when the bugle blows. Boru çaldığında kalkman lazım. Start when you please. İstediğin zaman başla. When Ali arrived she was still dressing. Ali vardığında hâlâ giyiniyordu. You shouldn't be thinking of such things when you're about to kick the bucket. İnsan nalları dikeceği zaman böyle şeyleri düşünmemeli. There were times when she felt like killing him. Onu öldüresi geldiği zamanlar olurdu. We'll hit the road when the sun goes down. Güneş batınca yola çıkarız. I wonder when she'll come. Ne zaman gelecek acaba? May's when the roses are at their best. Mayıs ayı tam gül zamanıdır. * -diği zaman, iken, -ken: When prince regent he ruled the country well. Naip prensken ülkeyi iyi yönetti. We saw them when we were in Venice. Venedik'teyken onları gördük. * -diğine göre: How can she buy a yacht when all she makes is five million liras a month? Ayda sadece beş milyon lira kazandığına göre nasıl yat alabilir? * (-mesi gerektiği) halde, iken, -ken: When she should have gotten at least three hundred million, she only got fifty million. En az üç yüz milyon lira alması gerekirken sadece elli milyon aldı. * (-mesi mümkün olduğu) halde, iken, -ken: He paid, when he could have gone in free. İçeri bedava girebileceği halde para ödedi. Zamir * ne zaman: Don't ask me when! Bana zamanını sorma! I don't know when. Ne zaman olacağını bilmiyorum.
when (bağlaç) ne zaman, ne vakit; vakit, zaman; (bağla