through |
{ɵru:}
- {A} direkt, kesintisiz
- {ADV} bir uçtan bir uca, baştan sona, sayesinde, tamamen, doğru, doğruca
- {PREP} bir uçtan bir uca, sayesinde, içinden, arasından, baştan başa, yüzünden
|
|
|
through |
edat 1. -den, içinden, bir yanından öbür yanına: She walked through the building. Binanın içinden yürüdü. He came in through the chimney. Bacadan içeriye girdi. 2. arasından: I peered out through the leaves but could see nothing. Yaprakların arasından dışarıya baktım fakat hiçbir şey göremedim. 3. aracılığıyla, vasıtasıyla: I purchased it through a real estate agent. Bir emlakçı vasıtasıyla aldım onu. He spoke through an interpreter. Tercüman aracılığıyla konuştu. 4. yüzünden; sayesinde: It was through no fault of yours. Sizin yüzünüzden değildi. They got this place through hard work. Çok çalışarak buraya sahip oldular. 5. boyunca: He studied German all through the summer. Bütün yaz boyunca Almanca çalıştı. 6. (bir öğenin) içinden: He could fly through the air. Havada uçabilirdi. 7. arasında: I found this while I was looking through some old letters. Bazı eski mektuplara göz atarken bunu buldum. 8.-den -in sonuna kadar: We´re open from nine to six Monday through Saturday. Pazartesi ile Pazar günleri arasında saat dokuzdan altıya kadar açığız. 9. (bir gürültünün) arasında, (bir gürültüye) rağmen: He could hear her voice through the roar of the waterfall. Çağlayanın gürültüsü arasında onun sesini duyabiliyordu. |
|
through |
sonu |
|
through |
through
thru
partical
* -den, içinden, bir yanından öbür yanına:
He walked through the building.
Binanın içinden yürüdü.
He came in through the chimney.
Bacadan içeriye girdi.
* arasından:
I peered out through the leaves but could see nothing.
Yaprakların arasından dışarıya baktım fakat hiçbir şey göremedim.
* aracılığıyla, vasıtasıyla.
He spoke through an interpreter.
Tercüman aracılığıyla konuştu.
* yüzünden; sayesinde:
It was through no fault of yours.
Sizin yüzünüzden değildi.
They got this place through hard work.
Çok çalışarak buraya sahip oldular.
* boyunca:
He studied French all through the summer.
Bütün yaz boyunca Fransızca çalıştı.
* (bir öğenin) içinden:
He could fly through the air.
Havada uçabilirdi.
* arasında:
I found this while I was looking through some old letters.
Bazı eski mektuplara göz atarken bunu buldum.
* -den -in sonuna kadar:
We're open from ten to six Monday through Saturday.
Pazartesi ile Pazar günleri arasında saat ondan altıya kadar açığız.
* (bir gürültünün) arasında, (bir gürültüye) rağmen:
He could hear her voice through the roar of the waterfall.
Çağlayanın gürültüsü arasında onun sesini duyabiliyordu. |
|
through |
boyunca |
|
|