İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
light |
{laıt}
- {A} açık, hafif, yumuşak, tasasız, umursamaz, fingirdek
- {ADV} hafif, kolayca
- {N} aydınlık, ışık, lâmba, deniz feneri, ışıltı, nur
- {V} yakmak, aydınlatmak, ışık saçmak, neşelendirmek, ışık tutmak, yanmak, aydınlanmak, ışımak, inmek, rastlamak, denk gelmek, konmak
|
|
|
light |
f. (-ed veya -lit) konmak; üzerine düşmek; inmek (at veya arabadan). light into azarlamak. light on rastgelmek, rastlamak. light out aceleyle yola çıkmak, yola düzülmek. |
|
light |
s.
z. hafif; eksik; ehemmiyetsiz, önemsiz; ince; yüksüz, yükü hafif; az, ufak; hazmı kolay, hafif; iyi mayalanmış; gailesiz, endişesiz; çevik, ayağına tez; hafifmeşrep; kararsız; başı dönmüş, sersemlemiş;
z. hafifçe, kolayca. light coin ayarı eksik sikke. light comedian hafif komedi oynayan artist. light horseman ask hafif süvari. light infantry hafif piyade. light in the head başı dönmüş, sersemlemiş; budala, ahmak; deli. light literature eğlendirici, kolay okunur hafif kitaplar. light meal hafif yemek, kolay hazmedilir yemek. light opera opera komik, operet. light sleeper uykusu hafif kimse. make light of önem vermemek. lightness
i. hafiflik. |
|
light |
i. ışık, aydınlık, ziya, nur; ışık veren şey; idrak veya akıl nuru; dünyaya ışık saçan kimse; aydınlık, pencere veya tepe camı gibi ışık veren şey; anlama; güz. san. bir resmin aydınlık kısmı; kibrit gibi yanınca ışık veren şey; gün ışığı, gündüz. light buoy den. fener dubası, fener şamandırası. light dues fener resmi. light meter ışıkölçer, fotometre. bring to light meydana çıkarmak. in a good light uygun olan şartlar altında (bir şeyi görmek ), iyimser olarak. in the light of the facts olayların gelişmesine göre. northern lights kışın kutup bölge- lerinde türlü renkte görülen ışıklar. see the light nihayet anlamak. see the light of day doğmak, dünyaya gelmek; gerçekleşmek, meydana gelmek. shed veya throw light on aydınlatmak, açıklamak. strike a light kibrit çakmak. zodiacal light batıda güneş battıktan sonra ve doğuda gü- neş doğmadan görülen üçgen şeklinde ışık. |
|
light |
f. (-ed veya -lit) yakmak tutuşturmak; aydınlatmak, ışık vermek; neşelendirmek, canlandırmak, parlatmak; yanmak, tutuşmak, alev almak; parıldamak, ışık salmak. light up argo sigara veya pipo yakmak. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
arc light |
|
|
light beer |
|
|
bring to light |
- {V} meydana çıkarmak, ortaya çıkarmak
|
|
hide one's light under the bushel |
- {ID} yeteneğini gizlemek, örnek olmak istememek
|
|
light cigarette |
|
|
ultra-light cigarette |
- {N} sigara: çok hafif sigara
|
|
contact light |
|
|
courtesy light |
- {N} iç lâmba, araba kapısı açılınca yanan lâmba
|
|
dead light |
{'ded,laıt}
|
|
fastness to light |
|
|
fast to light |
|
|
as light as feather |
|
|
light the fire |
|
|
first light |
|
|
floating light |
- {N} fenerli duba, fenerli şamandıra
|
|
green light |
|
|
give smb. the green light |
- {N} yeşil ışık yakmak, izin vermek
|
|
light in the head |
- {A} baş: başı dönmüş, sersemlemiş, ahmak, kafasız
|
|
leading light |
- {N} önemli ve etkili kimse
|
|
Bengal light |
|
|
|
|