• sözlük
  • dictionary
  • wörterbuch
  • çeviri
Genel Arama
Çeviri
Eski Arayüz
Web Arama
KELİME
     

Google Translate
KELİME
     
Dil Seçimi
»
|

Türkçe » İngilizce Yukarı
dünya
  • {A} world, planetary, terrene
  • {N} world, globe, monde, terrestrial globe, nature, vale of tears
Dünya
  • {NPR} earth: Earth
dünya
1. the world, the earth.
2. the universe.
3. everyone, people.

dünyada never in this world: Dünyada gitmem. I would not go for the whole world.

dünya ahret kardeşim olsun. colloq. Let it be friendship only.

dünya âlem colloq. everybody.

dünyayı anlamak to understand life, be mature.

dünyayı başına dar etmek /ın/ to make life unbearable for.

dünya başına yıkılmak to be very miserable.

dünyalar benim oldu. colloq. I felt on top of the world.

dünya bir araya gelse even if everybody is opposed.

dünyanın dört bucağı the four corners of the earth.

dünya durdukça for ever and ever.

dünyadan elini eteğini çekmek to cut oneself off from the world and worldly things.

dünya evi marriage.

dünya evine girmek to get married.

dünyadan geçmek/

dünyadan el çekmek to retire from the world, lose touch with life.

dünyasından geçmek to lose one´s interest in life.

dünyaya gelmek to be born, come into the world.

dünyaya getirmek /ı/ to give birth to, bring into the world.

dünya görüşü one´s general philosophy of life.

dünyaya gözlerini açmak to be born, open one´s eyes to the world.

dünyayı gözü görmemek to be so affected by something that one can´t think of anything else.

dünya gözü ile görmek /ı/ to see (someone) before one dies.

dünyaya gözlerini kapamak/yummak to die, pass away, close one´s eyes to the world.

dünya güzeli
1. (person) of outstanding beauty.
2. Miss Universe.

dünyadan haberi olmamak to be unaware of what is going on around one.

dünyayı haram etmek /a/ to make life a living hell for (someone).

dünyanın kaç bucak/köşe olduğunu anlamak/öğrenmek to learn by bitter experience.

dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek /a/ to give (someone) what he has coming to him.

dünya kadar a whole lot.

dünyaya kazık kakmak to live to a ripe old age.

dünya kelamı worldly talk.

dünya kelamı etmek to talk about worldly things.

dünya kurulalıdan beri since the world began.

dünya malı/nimeti wealth, possessions.

dünya malı dünyada kalır. proverb You can´t take it with you.

dünyalar (onun) olmak to be very happy.

dünyanın öbür/bir ucu the far end of the world.

dünyanın parası a lot of money.

dünya penceresi colloq. the eyes.

dünya (Peygamber) Süleyman´a bile kalmamış. proverb No man can live forever.

dünyayı tozpembe görmek to see things through rose-colored glasses.

dünyayı tutmak to spread far and wide.

dünya varmış! colloq. How wonderful! (expression of relief).

dünyanın yedi harikası Seven Wonders of the World.

dünya yıkılsa umurunda değil. colloq. He doesn´t give a damn.

dünya yüzü görmemek to be overwhelmed by circumstances.

dünyayı zindan/zehir etmek /a/ to make life unbearable for.

dünya zindan olmak /a/ to be in great distress.
dünya * the world, the earth. * the universe. * everyone, people.
dünya globe

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
bu dünya ile ilgili olmayan
  • {A} unworldly
bütün dünya
  • {N} world: all the world, wide world
dış dünya
  • {N} external world, outer world
Eski Dünya (Avrupa, Asya ve Avrupa)
  • {N} world: Old World
Yeni Dünya
  • {NPR} world: New World
dünya çapında
  • {A} worldwide, global, mondial
dünya çapında tanınan
  • {A} world-famous
dünya dışı
  • {A} extraterrestrial
dünya döndükçe
  • {N} doomsday: till doomsday
dünya evine girmek
  • {V} altar: lead to the altar
dünya görüşü
  • {N} philosophy of life, philosophy, conception of the world, world view
dünya ile ilişkisini kesmek
  • {V} maroon
dünya işlerine dalmış kimse
  • {N} worldling
dünya işlerini iyi bilir
  • {A} worldly wise
dünya işlerini iyi bilme
  • {N} worldly wisdom
dünya işleriye ilgilenme
  • {N} secularism
dünya kadar
  • {A} vast
dünya kadar fark
  • {N} vast difference
dünya kupası
  • {N} world cup
dünya nimetlerinden elini eteğini çekmiş
  • {A} ascetic